KORKUTELİ HABERLERİ TÜMÜ
USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Okulları binbir türlü sıkıntı ile bugün açtık..!

05-09-2022

MEB okullarında idareci iken, durumdan vazife çıkarır ve eğitimin sorunları ve çözüm önerileri adına tecrübe ettiklerimizi yazıya döker ve MEB kadrolarına yollardık. Çok şükür MEB bakanları arasında cumhuriyetin kuruluşundan beri sıkıntılı bir şahsiyet olmadı. Devletin ilk yıllarında TTK ve TDK’na azınlık vatandaşların getirilmesi hariç akılda kalan çok vahim kişiler de olmadı. Ancak bu MEB’de sıkıntı olmadığı anlamına gelmiyor. Diz boyu sıkıntılar var, yüzlerce acil çözümlenmesi gereken problemler var.

Birkaç gün önce İlahiyatçı hocamız Prof. Hayrettin KARAMAN’ın eğitimle alakalı bir yazısını okudum. Hocamız özetle: Çocuklarımızı Enderun’daki gibi 3-5 yaşlarında teşhis edip, yönlendirmek, diyor.

Hayrettin hocam bunun muhtemel iyi/güzel sonuçlarını da madde açıklıyor. Ben kendimce çok müstefid oldum. Hocam, yılların tecrübesi ile çözümü anlatmış, muhtemel sonuçlarını tek tek sıralamış.

1945’li yıllardan itibaren Amerikancı bir eğitim çizgisini kabullenen başka bir deyişle kabullenmeye zorlanan ülkemiz 1947 yılında imzalanan Fullbright antlaşması ile eğitim sistemimizi ABD’lilere teslim etmiştir. Bu tespit dünyaca ünlü moleküler fizikçimiz Prof. Oktay SİNANOĞLU’na aittir. Doğrudur da. Yani, ülkemizde sağcı muhafazakar çizginin eğitime ihanet anlamında bir katkısı olmamıştır. Bu sözü sarfederken solcu demokratları hiyanet içinde değil de belki gaflet içindeydiler diyerek tarihin gerçekliklerine havale ediyorum.

Ülkemizde 1927 yılında yapılan batılı harf devrimi ile çok büyük bir eğitim camiası en üstten alt kadrosuna kadar “cahil” konumuna indirgenince batı kaynaklı çözümlerin öne alınması da kaçınılmaz oldu. Dört büyükler (Fransa, İngiltere, Almanya ve ABD) eğitim sistemimize şekil vermek üzere yarışa girdiler. İkinci dünya savaşının araya girmesiyle din ve din eğitiminden uzak kalmaya başlayarak ite/kalka yürüyen eğitim sistemimiz özüne dönmeyi de aklına getiremedi.

Enderun ve medrese sistemi (isimleri değişebilir, değişmeli de) bu milletin mayasına en yatkın çözümdür. Büyük bir kısmının yatılı olmasında büyük faydalar olacaktır. Yatılı olup öğrencinin bir günlük hayatını büyük kısmı okulda geçirmesi sağlanmalıdır. Cebinde telefonu ile, teneffüsde açık büfe serbestliği ile, demokrat esnek kurallar ile, mesleki ve teknik eğitimdeki yanlışlar ile öğrenciler de ilim ve bilim talep eden ve isteyenler olarak kurumsal kimlik kazanmadan bu işte güzel bir yerlere varmak hakikaten zordur.

Eleminasyon (sınava tabi tutma) ve kabiliyetine göre meslek edindirme (ÇEM -Çıraklık Eğitim Merkezi-gibi) iki ana probleme behemehal çözüm bulmalıyız. Öğretmenliği de hak ettiği seviyeye getirmeliyiz. Hem de öğretmenlikte gerçek bir ölçme ve değerlendirme yaparak. Çalışan ve gayret eden öğretmenle kendini kasmayan ve günü kurtarmaya çalışan öğretmeni kesinlikle bir tutmamak gerek. Öğretmenlikte başarı odaklı bir maaş sistemi dahi akla gelebilir. Çok başarısı olmayan öğretmen onluk dilimden altı birim maaş alıyorsa, başarılılara on birime kadar maaş verilebilir. Zira ilköğretimde başarısı olmadığı halde sistemi ve yöneticileri eleştirmekten başka işi olmayan yüzlerce öğretmen var.

Son söz olarak velilere de şunlar söylenebilir. Ben herşeyi yapıyorum bundan sonrası öğretmene ve okula aittir, diye bir anlayış doğru değildir. Veli de büyük ortak olarak işin içine gelip öğrenci ile (zihin ve beden olarak) ilgilenmelidir. Çocuklarına rol modeller bulmalı ve göstermelidir. Bu modeller yakın ve uzak tarihimizde, dinimizde, çevremizde, akrabalarımızda mevcuttur. Damarlarındaki asil kana da bakabilirler. O kanın eski mensupları yedi düvele adaletle hükmetmişler ve dünya çapında liderler çıkarmışlardır. Fatih Sultan Mehmet han gibi, Kanuni Sultan Süleyman gibi, Mevlana gibi, Yunus Emre gibi.

YanıtlaYönlendir
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Mesut Yılmaz
Mesut Yılmaz 2 yıl önce
Ziya Hocam,
Hislerimize tercüman olmuşsunuz, kaleminize zihninize ve yüreğinize sağlık.